BİR AĞUSTOS BÖCEĞİNİN TEMBELLİĞİ

Öğlen olmuş canı hala yataktan kalkmak istemiyordu. Eşi Zehra çoktan evden çıkmıştı. Yavaşça gerindi yatağın içinde. Sonra da kalktı.Salona geldi ve masaya baktı. Kahvaltısı hazırdı. Çaydanlığa bakındı ama göremedi. Söylene söylene mutfağa geçti ve çaydanlığın altını yaktı.Isıttıktan sonra tam masaya otururken kapı çaldı.’Kim bu münasebetsiz?’ diye söylenerek kapıyı açtığında, karşısında ev sahibini gördü. Adam konuşmasına izin vermeden hemen atıldı;
-Hasan bey, ooo sabah şerifleriniz hayır olsun efendim. Nasılsınız? Afiyettesindir inşallah. Dediğinde;
-Valla Hulusi amca, iyi işte ne ol….. sözünü tamamlayamadan Hulusi bey;
-Hasan, bak Zehra’nın hatırına 3 aydır bekliyorum. Ama sabrım taştı artık bilesin.
Bu arada komşular duymasın diye içeri girdi ve antre’de konuşmasına devam etti;
-Şuraya bak, karın sabahın köründe kalkmış, kahvaltısını etmiş ya da etmemiş bilemiyorum. Ama gitmeden önce sana hazır masa bile bırakmış. Senin hazırlamadığın daha yüzünü bile yıkamadığından belli. Ya kıza yazık vallahi. Günah be oğlum. Haftanın her günü çalışıyor bu kız. Hem de elalemlerin evinde. Ayıp vallahi çok ayıp.
-Hulusi amca, iş var da ben mi çalışmıyorum?
-Sus. Adamı günaha sokma bari. Saat kaç olmuş hala evde oturuyor kahvaltı ediyorsun. Çık iş ara. Bütün gün ara yahu! Her gün ara her gün. Karın her akşam işten geldiğinde onu görmedim sanıyor. Halbuki hep görüyorum ama o görmesin diye ben gizleniyorum. Neden? Üzülüyorum kızcağıza. Yorgun argın evine geliyor, ve ev sahibine görünmemeye çalışıyor. Biraz merhametli olur insan be oğlum. Saat on bir olmuş,gözlerin uyumaktan şişmiş. Tansiyonum fırlayacak vallahi sinirden. Ben şimdi gidiyorum. Dediklerimi iyice düşün. Size son 1 ay süre. Ya 4 aylık kirayı öder, oturmaya devam edersiniz; ya da çıkarırım. Sana zerre kadar acımam ama karına acırım. Bende bir emekli maaşı olan, yaşlı başlı adamım.Yapabileceğim son şey bu.
Dedi ve çıktı evden…
Hasan, Zehra’ya Hulusi beyin geldiğini ve söylediklerini anlatmadı utancından. Her gün Hulusi bey onu görsün ve işe girdiğini sansın diye evden sabah erken çıkıp, akşam yedi sularında döndü. Bir akşam Hulusi beyin kapısını çaldı ve;
-Hulusi amca, iyi bir işe girdim eş dost sayesinde. İyi bir maaş alacağım. Zehra’ya bile anlatmadım ne kadar alacağımı inan. Süpriz olsun istiyorum. Ay başında tüm borcu kapatıp feraha çıkaracağım seni de, bizi de inşallah. Dedi.
Hulusi bey çok sevindi. Kendi alacağından ziyade; Zehra’nın omuzunda ki yüklerden kurtulacağına sevinmişti.
Zehra, bir kaç gündür Hasan’da ki bu değişime öyle seviniyordu ki! Şikürler ediyordu. Akşam eve geldiğinde, alt katta ki komşunun nişanlı kızı düğün davetiyesi getirdi. O hafta sonu, 2 sokak ileride ki düğün salonunda kızın düğünü vardı. Hasan’a söyledi ama Hasan hemen gitmemek için bir bahane uyduruverdi. Güya hafta sonları işten gece on ikide çıkacaktı. Zehra ses etmedi. İşe girdiğine öyle seviniyordu ki, tek gitmeye razıydı…
Düğün günü Zehra, Hulusi beyle düğünde denk gelecek olmaktan ne kadar rahatsızlık duysa da, ufak bir hediyesini aldı ve düğüne gitti.
Hulusi bey, düğünde Zehra’nın utanıp sıkılarak oturduğunu görünce, içi el vermeyip yanına gitti ve oturdu. Söz vermişti Hasan’a ama, kızcağızı biraz olsun rahatlatmak için;
-Kızım, ben kocanla 20 gün önce eve geldim ve konuştum. Ne olur, beni görünce rahatsız olma. Kocana güven. Senin için inan bana elinden gelen çabayı gösterecek. Haydi, için rahat olsun artık.
Zehra, rahat bir nefes alıp , Hulusi beyin elini öptü ve teşekkür etti…
Düğün bitip eve döndüklerinde Zehra’yı kötü bir süpriz karşıladı. Kapıdan içeri girdiğinde gördükleri karşısında şok oldu!
Ev bomboştu! İnanamadı. Gözlerini kapattı ve bir daha açtı. Ama ne yazık ki yanlış görmüyordu…
Merdivenleri üçer beşer indi ve dışarıya koştu. Karşı apartmanın önünde ki apartman görevlisinin yanına gitti ve Hasan’ı görüp görmediğini sordu. Adam anlatırken, tansiyonunun yükseldiğini hissetmeye başladı. Hasan iki saat önce taşınacaklarını söylemiş, ufak bir kamyona iki adamla eşyaları yüklemiş ve Zehra’nında arkasından yeni eve geleceğini söyleyip gitmişti…
Son sözleri hayal meyal duydu Zehra. Bayıldı. Mahalle, Hulusi bey ve eşi başına toplanmışlar, ambulans çağırmışlardı. Ambulans gelince, Hulusi beyin eşi Hayriye hanım da Zehranın yanında hastaneye gitti.
Hulusi bey, ambulansın arkasından öylece bakakaldı…Nasıl da inanmıştı Hasan’a! Bir de düğünde gururla Zehra’ya onun artık değiştiğini ve sorumluluklarını yerine getireceğini anlatmıştı…
İnsanoğlunun bu kadar kötü olabileceğine bu yaşında bile hala inanamıyordu.’Ah be Hulusi, kaç yaşına geldin ama hala karşında ki dünkü çocuğun seni böyle kandırabileceğini anlayamadın’ diye hayıflanarak, omuzları düşmüş bir şekilde evine yürüdü…

Katılın!

Hoşgeldiniz
Yazılarınızı, Şiirlerinizi, Videolarınızı, Resimlerinizi Paylaşın

Yorumlar

Henüz yorum yok
×