En Değerlim

Kırılınca susmayacağım, anlaşılmak için tartışmayacağım ya da sen kendini değerli hisset diye yaralayıcı sözlerden ibaret olan tavsiyelerini önemsemiş gibi yapmayacağım, kendim olmaktan vazgeçmeyeceğim. Senin fikrin sana benim kararlarım bana aittir. Hayatımı hiçbir zaman yapıcı olmayan eleştirilerine veya dayatmalarına göre yaşamayacağım. Senin gerçekliğin beni ilgilendirmiyor. Ben senin yazdığın senaryoya dahil olmak istemiyorum. Senin o, hiç var olmamış sevgine özlem, sahte kişiliğine hayran, parlak ambalajına kanan olmayınca yok olan özgüveninin, paramparça dünyanın, dışarıdan gelen onaylara, beğenilere, takdirlere muhtaç olduğunu çok iyi biliyorum. Bu yüzden ben böyle birini (birilerini) beslemek istemiyorum, sadece kendimi destekliyorum, kendimin yanındayım, kendime sarılıyorum. Rolümü kendim seçmedimse artık oynamıyorum. Ve biliyorum ki bazen de gerçek zaferi oyundan çıkabilenler elde eder.

Görünür olmam kötü gözlerin hedefi olmama sebep olsa da “Ben kendi sorumluluğumu alıyorum” bu yüzden özgürüm. Bu yüzden cesaretliyim ve bu birçoklarını korkutuyor, rahatsız ediyor. Var olmak için senin, onun, bunun, birilerinin çizdiği sınırlar içinde kalmayı ya da mükemmelliyetçiliği altında ezilmeyi reddediyorum. Sevilmek için sürekli fedakarlık yapan, değer veren, emek, zaman harcayan, son damlasına kadar çaba harcayan yorgun kadın olmayı reddediyorum. Kimseden onay beklemiyorum, önce kendimi duymayı, kendime iyi bakmayı seçiyorum. Sana, ona, buna, şuna, birilerine lanet etmiyorum, beddua etmiyorum, ah etmiyorum sadece o da öyle bir insan onun formuda öyle, onun olabileceği de o kadar, “o kadar”lık bir insan diyorum. Yalnızlık korkum yok kimseye bel bağlamıyorum. Aksine günümün yarısını da kaplasa benim için yalnızlık, çok konforlu bir zaman dilimini ifade ediyor. Ben olmasam da onlar var olacak, onlar olmasa da ben var olacağım. Kimse benim sayemde mutlu değil, ben de kimsenin sayesinde. Ne senin hayatın sıradan ne de benim. Herkes kendisi için önemli bir nimet, herkes kendisini onaracak güce sahip. Kimseyi rahatlatmak için kendi dertlerimi küçümsemiyorum. Kimsenin hayat mücadelesi de benimkinden küçük veya büyük değil. Herkes kendinin kurtarıcısı herkes kendinin en değerlisi.

 

 

KANADI KIRIK GÖÇMEN KUŞLAR

KANADI KIRIK GÖÇMEN KUŞLAR

İnsanın anne karnındaki var oluş süreciyle birlikte başlayan ruhsal, zihinsel, bedensel değişim ve gelişim yolculuğu hayatının son safhalarına kadar sürer. Yaşadığı çevrenin ve etrafındaki insanların değişimi bile onun; dünden bugüne, bugünden yarına tekrar tekrar evirilen dönüşüm yolculuğunun bir parçası olur.

Doğduğu mahalleden çok yakın başka bir mahalleye göç etse bile insan sosyalleşebilmek için belirli bir zamana yani alışma sürecine ihtiyaç duyar. Hâl böyleyken göç yolculuğunda türlü tuzaklarla, tehlikelerle karşılaşılması, yolculuğun meşakkatli ve uzun olması onun; sağlık, özgürlük, yeni bir hayat, medeni durumundaki değişiklik, yeni ev, yeni iş, daha iyi yaşam koşulları, eğitim gibi herhangi sebepten var ettiği umudunu içinde taşımasını güçleştirir.

Kördüğüm olan engebeli yollar belki onu hiçbir yere götürmeyebilir ya da ona yolda olma amacını unutturabilir, yönünü şaşırtıp yoldan çıkarabilir. Hiçbir şey yolunda gitmeyebilir.. Ve

hayal kırıklığının bir tezahürü olarak yaşanılan duygusal çöküş, kendi içinde başlayan göç dalgası onu bir acıdan başka bir acıya savurur durur…

Göçebelik süreci toplumsal çatışmalardan kaçış, sağlık açısından etkili tedavi yöntemlerine ulaşma, ekonomik yönden daha iyi koşullarda yaşama, daha iyi bir iş imkanı, eğitim imkanı gibi geçici ve kısa süreli bir gereksinim de olabilir, koşulları açısından yaşanılması imkansız yerleri terk etme gibi zorunluluk gerektiren sürekli veya kalıcı bir durum da olabilir. Neticede insandan insana, göç edilen sebeplerden göç edilen yerlere kadar değişen tüm koşullarıyla hayatın bir getirisi olarak göç yolculuğu kimini doğduğu yere geri döndürür, kimini farklı yerlere göç ettirmeye devam eder. Bu koşullar en çok ihtiyaçlarla ilgilidir ama biraz da dışa dönük olmak, yeniliklere açık olmak, zorluklarla baş edebilmek ya da tam tersi sosyal ilişkiler açısından zayıf olmak gibi kişiden kişiye değişen karakteristik kavramlarla ilgili bir durumdur.

Ayrıca her göçmen kültürleşme sorunu yaşayabilir, etnik ayrımcılıkla, ekonomik sorunlarla karşılaşabilir. Her nasıl olursa olsun göçün yaşa ve cinsiyete bakılmaksızın insanları ekonomik, sosyal ve duygusal açıdan etkileyen bir takım olumsuz etkenleri vardır. Fakat genellikle genç bireyler yaşlı ve çocuk bireylere göre yeniliklere daha açık olduklarından, daha iyi koşullarda iş, eğitim, kariyer planları ve umutları olduğundan duygusal olarak daha hazır, daha isteklilerdir, gelişim itibariyle fiziksel olarak daha güçlü ve dayanıklılardır. Bu yüzden genç bireyler göç ettikleri çevreye daha kolay ayak uydururlar.

Yaşlı bireyler çevresel, kültürel değişimi kabullenmek istemezler. Çocuklar arkadaş gruplarını geride bırakmak, onlardan kopmak istemezler ve rutinlerinden vazgeçmek istemezler.

Montaigne, oyun için “Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır.” demiş.

Geride bıraktığı oyun ortamının ve oyun grubunun üzüntüsünü yaşarken bir yandan da girdiği yeni ortamlarda dışlanmak, yeni okulunda akran zorbalığıyla karşılaşmak göçmen çocuklarda öfke patlamalarına, içe kapanma, çekingenlik, utangaçlık gibi olumsuz duygu durumlarına, psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.

Var olan oyun ortamından, oyun arkadaşlarından kopmuş  başka bir şehre veye ülkeye göç etmek zorunda kalmış bir çocuğun gelecekle ilgili en önemli merakı ve kaygısı yeni oyun ortamına, yeni oyun arkadaşlarına uyum sağlayıp sağlayamayacağıdır. Bu yüzden ebeveynler çocuklarının fiziksel ihtiyaçlarının yanında onların duygusal gelişimini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yer değişikliği yapmalılardır.

Her yaştan insanın göçmen bir kuş misali göç ettiği, konakladığı diyarlarda adaptasyon sorunu yaşamaması için, daha kolay sosyalleşebilmesi için öncelikle göç edeceği yer her neresi ise ülke, şehir, kasaba vs. oranın; kültürel, toplumsal yapısı hakkında bilgi edinmesi, hukuk kurallarını, ekonomisini hatta iklim şartlarını araştırması, öğrenmesi önemlidir.

Bunların yanı sıra göçmen, eğer lisanını bilmediği bir ülkeye göç edilecekse o ülkenin lisanını temel ihtiyaçlarını, güncel durumunu anlatacak kadar yani halk deyimiyle “derdini anlatacak kadar” öğrenmesi göçebelik hayatını kolaylaştırmak adına elzemdir.

Bütün bunlar göçmen insanda sonradan yaşanması muhtemel hayal kırıklıklarına, başarısızlık, pişmanlık, umutsuzluk gibi olumsuz duygulara, hastalığa sebebiyet verebilecek depresif durumlara karşı alınması gereken önlemlerdir.

Yerinden edilmiş göç etmeye mecbur bırakılmış insanların zorunlu göçmenlik durumuna gelince onların göçü en hazırlıksız ve en güç olanıdır. Benzer kültürler arasında bile farklılıklar varken zaten göçten en çok etkilenen savaş mağduru veya afetzede olan insanların kültürel farklılığın daha çok olduğu başka ülkelerde kendi ülkesinde yapabildiklerini yapamamaları yani geleneklerine, kendi kültürüne ait aktiviteleri gerçekleştirememeleri, dışlanmaları, kimseyle iletişim kuramamaları yalnızlaşmalarına sebep olur. Onların kaygı problemleri, anksiyete, depresyon, öfke, yorgunluk gibi ciddi depresyon rahatsızlıkları yaşamalarına sebep olur.

Dünya hayatı bütün canlılar için türlü güzelliklerle süslü olduğu gibi kötü sürprizlerle ve tuzaklarla da doludur. Yuvadan uçmak kolay değildir, göç etmek hayata doğmak gibi sonunu bilmediğimiz bir maceraya atılmaktır.

Bazılarımızın uçmak için kanatlara ihtiyacı vardır, bazılarımızınsa kanatları vardır ama uçacak hiçbir yeri yoktur. İstenilir ki ne kimse henüz uçmayı öğrenemeden göçmeye mecbur yavru bir kuş olsun ne de kimsenin göç yolunda gayret kanadı kırılsın.

DEĞDİMİ

Neydi hayallerin neydi muradın
Yolunu şaşırtan arzu isteğin
Neydi uğruna canından geçtigin
Peşinden koştuğun söyle değ
dimi?

Neyin uğruna, kıydın bunca emeği,
Kimler için koşup, yordun kendini,
Nelere bend eyledin benliğini,
Geride bıraktıngına değdimi?

Diyar diyar düştüm ekmek peşine
Haram lokma getirmedim evime,
İki yavrum var, birde sevdiğime
Sırtımdan vurdunya! Söyle değdimi?

Hangi gece takas ettin tenini!
Nerde kime açtın mahremini,
Kıskanırdım sacının bir telini,
Neleri harcadın, söyle değdimi?

Helaldi ekmeğim yetmedi sana
Saftı sevgim hani ,degmezmişsin ya,
Birde üstüne, madur oynarsınya
Kazandığın gül, solana degdimi?
Vazgectiklerine, söyle değdimi?

(Şair abla)
Şemsi Hançer

ZEYNEB’İN ŞİİR HEYACANI

ZEYNEP’İN 18 MART ŞİİR OKUMA HEYACANI

Şiir okuyacakmış Zeynebim 18 Mart’ta! O gün için kırmızı tişört, kırmizı pantolon, kırmızı pabuç, (biz kundura derdik çocukken) birde kırmizı çorap giyilecek demiş ögretmeni. Tişortü vardı, pantolonu halası aradı çarşıda bulamadı, gün yaklaşırken zaman daralmadam halletmeliydik pantolonu öğretmeni sormuş tayd da olur demiş ondan kolay nevar nenem halleder dedi Zeynebim.

Birlikte oturduk İspanyol paça taytımızı dikerken halası internetten üzerinde fiyonku olan kırmızı pabuçlarıda sipariş etti geriye çorap kalmıştı onuda pazardan alırsam bu iş tamam dedik. Geriye saçlarının hangi model ve üzerine hangi toka takılmasına karar verirken zeynebimle halası, benim içime bir hüzün geldi sarıldım Zeynebime saçlarını tel tek okşadım akan gözyaşlarımla ıslandı saçları döndü noldu nene, neden ağlıyorsun dedi, hiiç diyebildim sadece.
Bir şarkı açtım Emel Sayın dan, hani o saçlarına taç yaptığım çicekler hani kuşlar agaçlar binbir renkli çiçekler diye devam ediyordu şarkı, oysa ortada saçlara taç yapacak ne çicek kalmıştı nede, çicekler artik binbir rekli açacaktı benim hıçkırıklarım bogazımda dügümleniyordu, hani …hani… nerde? Bu heyacanı çocuklarınızla birlikte yaşasaydınız olmazmıydı? Diyemedim sustum, yutkundum yuttum tüm hüznümü içime akıtırken!

Bugün çarsamba okul dönüşü pazara gidip hem bayramlık için bı göz atmış oluruz kıyafetlere hemde kot pantolon ihtiyacı vardı her ikisininde onları alırız dedik dede, nene ve torunlar hep birlikte dolaştık pazarı abisine pantol beğen şurdan diyoruz yok ben istemem diyor, ya oğlum gel şunu bı giy dene yok dede istemiyorum benim var pantolonum diyor, meğerse taraftar forması istermişde, eğer bir hakkım varsa kıyafet için onuda formadan yana kullanmak istemiş hakkını. Yahu oğlum bayramda formamı giyeceksin, gel pantol gömlek alalım dediysede ikna edemedik formayı aldı ayaz üzerine giydi öyle devam etti pazar gezmesine. Abisi alınca Zeynebim de istedi taraftar forması kulağına fısıldadım, sen şimdi boş ver formayı cebimizdeki parayı formaya verirsek bayramlık için paramız yetişmeyebilir önce bayramlığımızı alalım şöyle bakimca vavv diyeceğimiz birşey alalım, forma işi daha sonra olsada olur degilmi dedim başını salladı tamam nenecigim dedi. Onları sebze tarafına gönderirken, biz Zeynebimle kıyafet bölümünü gezmeye devam ettik harika bir kot bulduk denemek için giydi çıkartma istersen böyle gidelim eve dedim sevindi. İftara yetişmemiz lazım bayramlık için yine çıkarız dedik koştuk eve. Allah affetsin ben oruç tutamasamda tutanlar için
telaşla sofra hazırlandı Ayaz sofrada üzerindeki formayı çıkarttı koltuğun üzerine serdi niye çıkarttım dedim, üzerine yemek dokülürse kirlenir nenem dedi, olsun hemen yıkarım desemde yemek bitene kadar giymedi. Zeynebin kırmızı üzerinde fiyonk olan ayakkabıları sabah gelmişti pazara giderken giydi eve gelince içerde giyebilecegini söyledim çok mutlu oldu ama nene altı pislendi dedi olsun sileriz dedim gözlerinin içi güldü deden halan altı pis niye giyiyorsun derlerse sildigini söylersin dahada birşey derlerse bu konuyu nenemle konuşun siz çünkü ben çoçugum dersin dedim güldü.

Yemek sonrası o kadar yorulmuşumki erkenden yattım ikide bir Zeynep beni uyandırıyor neneciğim bugün aldığımız pantolun ayağını yapacaktınya yarın giyecektim okulda diye, halasına da diyormuşki nenem uyanmassa eğer bende kıvırır giyerim diyip yatmış. Zeynebim isterde nenesi yapmazmı gece kalktım hallettim.

Zeynebime 18 mart da şiir okurken gerekli olan herşeyi halletmiştim ancak bu heyecanlı güne hazırlanırken bir şey eksikti oda, ….? Boşlukğu siz doldurun istedim çünkü oraya ne yazacağımı bilemedim.

Sanırım tarih yeniden tekerrür ediyordu

Ve
dedim ki kendi kendime, nenesi sen oradaki boşluğu hiçbir zaman dolduramayacaksın.

ŞEMSİ HANÇER

(Şair abla)

ZAMAN

Hayatımın ortasında bir gül fidanı.

Uzanıyor dikeniyle ruhuma.

Zaman ölü bir köstebek .

Bir kelebek kozası.

Uzuyor uzanıyor büyüyor dikeniyle

Kuşatıyor gölgeler ruhumu.

Şiir kırık bir dize.

Bir yalnızlık sancısı.

Ne baharın tadı var.

Ne de gün doğuyor pencereme.

Şimdi içim ölü bir çiçek.

Solgun bir kış bahçesi…

ZAMAN

Hayatımın ortasında bir gül fidanı.

Uzanıyor dikeniyle ruhuma.

Zaman ölü bir köstebek .

Bir kelebek kozası.

Toprağa sarılır gibi

Göğsümde bir tabut.

Taşıyorum ölülerimi. 

Öyle ağır öyle soğuk. 

Ölulerim ve ben içim yıkık dökük.

Bir hayal mi bu?

Bir düş mu yoksa?

Bilmiyorum .

Kim uyandıracak beni…

UÇURUM

Bir deniz ürpertisi.

Bir yarım uçurum içim.

Geçiyorum çarpa çarpa kendime.

Göğsüme carpanda neyin nesi?

Zaman geçmiyor burda.

Bir  balık hafızasında şimdi anılar.

Bacası tütmüyor evlerin.

Bahçesinde koşturmuyor çocuklar.

 

Şimdi hangi resmi assam

Bir parçam hep eksik kalacak.

Defolu bir hayata .

Çiçekli pazenler dikilmeyecek.

OK

 

Kan damlıyor şakaklarımdan kirpiğime.

Her şiire bir ok saplanıyor.

Kalbim.

Her sözcük göğsüme saplanıyor.

Fare zehri içmişim gibi

Zehirli sözcükler yutuyorum.

Yorgun düşüyor parmaklarım.

Sonra koca bir acı

Oturuyor içime izin istemeden.

Üşüyorum .

Sanki hiç bir kış ısınamayacağım gibi…

 

 

 

 

SOLUK

 

Bugün kedim öldü.

Kar yağdı kimsesizliğimin üzerine.

Kar gibi beyaz tüyleri vardı.

Soluğundan öptüm onu.

 

Döktüm yaş kalmadı hiç  gözümde.

Tonla anı, birkaç eşya kaldı geriye.

Bugün kedim öldü .

Uyuduğu yer hala sıcak.

BUZ

Buz kalıplarından elbise giymişim .
Üşütüyorum kalbimi.
Camı kırık gözlük takıyorum .
Hiç bir şiir yaralayamaz beni .

Ayaküstü bıraktım akşamları.
Yazmayı ta geceden.
Cennete gidemeyeceğim sanırım tanrım
Sokak kedilerini besle n’olur benim yerime.

×