Filo’nun En İyi Dostu Ejduka

Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar çeşit çeşit meyvelerle, türlü türlü ağaçlarla dolu rengârenk çiçeklerle süslü ve tertemiz havası ile hayvanlara mutlu bir yuva olan yemyeşil bir orman varmış.. Bu ormanda bütün hayvanlar birbirleriyle yardımlaşarak dostluk içinde yaşarlarmış.

Bu güzel ormanda yaşayan hayvanlardan fil ailesinin küçük sevimli yavrusu Filo ile ejderha ailesinin küçük sevimli yavrusu Ejduka çok iyi iki dostmuş.

Filo meraklı, sevgi dolu ve birazcık da tombulmuş. Ejduka ise konuşkan, sevgi dolu ve birazcık da kısaymış. İki iyi dost her gün kahvaltılarını yapar yapmaz oyun parkında buluşurlarmış. Bazen diğer yavruların oyunlarına katılmalarına izin verseler de ikisi birlikte oyun oynamaktan daha çok hoşlanırlarmış.


Bir gün Filo yine her sabah olduğu gibi aceleyle kahvaltısını yapıp çok sevdiği arkadaşı Ejduka ile buluşmak için ormandaki oyun parkına gitmiş. Filo ve Ejduka bugüne kadar oyun parkında birbirlerini hiç bekletmemişler ama bu sefer nedense Ejduka gecikmiş. Filo, Ejduka’yı beklemiş beklemiş Ejduka gelmemiş. Filo en iyi arkadaşı Ejduka’yı beklemekten artık çok sıkılmış. Sıkılınca da tek başına biraz salıncakta sallanmış birazcık da kaydıraktan kaymış hatta salıncaktan inerken dengesini kaybetmiş ve düşmüş. Filo salıncaktan nasıl düştüğünü anlatmak ve dizindeki yarayı göstermek için daha da çok sabırsızlanmış. Ejduka’nın oyun parkına gelmesini dakikalarca ve saatlerce beklemiş ama Ejduka gelmemiş. Filo beklemekten yorulmuş arkadaşının oyun parkına onunla oynamaya neden gelmediğini çok merak ediyormuş.
Filo; “Benim en iyi dostum, canım arkadaşım Ejduka acaba neden gecikti, neden halâ benimle oyun oynamaya gelmedi?” diye söylenirken o sırada oyun parkının karşısındaki yolda yürüyen Ejduka’nın annesi ile babasını görmüş. Hemen yanlarına koşmuş.
“Merhaba Efendim! Nasılsınız?” demiş.
Ejduka’nın babası;
“Merhaba Filo! Biz iyiyiz, teşekkür ederiz. Sen nasılsın?” demiş.
Filo;
“Ben de iyiyim fakat Ejduka’yı merak ediyorum. Bugün oyun parkına benimle oynamaya neden gelmedi?” demiş.
Ejduka’nın annesi üzgün bir hâlde;
“Ejduka çok hasta şimdi yuvamızdaki odasında dinleniyor, biz de Şifacı Doktor Timo’dan Ejduka’nın iyileşmesi için gerekli olan ilaçları almaya gidiyoruz. İlaçları düzenli kullanıp bolca dinlenince Ejduka iyileşecek yine eskisi gibi birlikte eğlenceli oyunlarınızı oynayabileceksiniz Filocuğum. Ama bir süre birbirinizden uzak durmanız gerekiyor. Çünkü Ejduka, bulaşıcı bir hastalığa yakalandı. Hastalığın sana bulaşmasını ve senin de hasta olmanı istemeyiz.” demiş ve Ejduka’nın annesi ile babası Filo’ya veda edip şifacı timsah Timo’nun şifahanesinin yolunu tutmuşlar..

Oyun parkında yapayalnız kalan Filo, hem arkadaşının durumuna hem de ondan bir süre ayrı kalacağına üzülmüş. O gün birkaç yavru aslan ve yavru sincap ile bir süre parkta saklambaç oyunu oynadıktan sonra Filo da yuvasına dönmüş. Ejduka günlerdir hasta olduğundan oyun parkına gelemediği için Filo hiçbir oyundan zevk alamıyor, oyun oynarken hiç mutlu olamıyormuş. Bu yüzden Filo da artık oyun parkına gitmiyormuş.
Filo ile Ejduka neredeyse bir haftadır birbirinden ayrıymış. Filo, arkadaşından ayrı kalmaya artık dayanamıyormuş. En iyi dostu Ejduka’nın da kendisini çok özlediğini düşünüyormuş. Filo, Ejduka’nın yanına gitmeye karar vermiş. Kendi kendine sabah erkenden Ejduka’nın yanına gitmek için plân yaparken uyuyakalmış.

Sabah kimse uyanmadan ve ailesine haber vermeden gizlice yuvadan çıkmış. Yanına aldığı sepete ormanda ne kadar meyve varsa hepsinden toplamış. Yolda çok oyalanmadan Ejduka ve ailesinin yaşadığı yuvaya varmış. Ejduka’nın ailesi Filo ve Ejduka’nın görüşmesine izin vermeyecekleri için Filo yuvanın kapısına değil Ejduka’nın odasının penceresine tık tık yapmış. Ejduka pencereyi açtığında Filo hemen ormandan topladığı bir sepet meyveyi arkadaşına uzatmış. Ejduka, arkadaşı Filo’nun onun için ormandan meyveler toplamasına ve onu görmeye gelmesine çok sevinmiş. İki dost biraz sohbet etmiş, özlem gidermişler. Beraber değilken neler yaptıklarını birbirlerine anlatmışlar. Biraz sonra Filo, Ejduka’ya “ailem yokluğumu fark etmeden gitmem gerekiyor, sonra yine gelirim” demiş ve Ejduka ile vedalaşıp yuvasına dönmüş.
Gerçekten de o gün kimse Filo’nun Ejduka’yı görmeye gittiğini fark etmemiş.

Ta ki birkaç gün sonra Filo ateşlenip vücudunda kırmızı benekler oluşana kadar..

Filo büyüklerini dinleyip Ejduka iyi olana kadar onu ziyarete gitmeseydi kendisi de hastalanmayacaktı. Bu yüzden bir süre daha Ejduka ile Filo ayrı kalmayacaktı.

Mutlu olmak için sağlıklı olmak gerekir. Sağlığımızı koruyalım çocuklar.

 

Yazar: Zübeyde Asya

 

Küçük Filozof Filo

Bir zamanlar sulak alanları bol olan, çeşit çeşit ağaçlar ve meyvelerle dolu bir ormanda dostluk içinde birçok hayvan ailesi yaşarmış. Bu ormanda yaşayan hayvan ailelerinden biri de fil ailesiymiş. Bu fil ailesinin en küçük üyesi hem zeki hem de çok sevimli olan Filozof adında yavru bir filmiş.

Sevimli Filozof’a, ormandaki diğer yavrular “Filo!” ismi ile seslenirmiş.

Filo’nun kocaman kulakları o kadar güçlü bir yapıya sahipmiş ki ormandaki kuşların, böceklerin, çitaların, aslanların, zürafaların ve başka birçok hayvanın sesini birbirinden ayırt edebilirmiş. Kuşları ötüşünden tanırmış. Duyduğu bir kuş sesinin yırtıcı bir kuşa mı yoksa bir baykuşa mı minik bir serçeye mi ait olduğunu hemen anlarmış.

Filo’nun ışıl ışıl parlayan, etrafına sevimli sevimli bakan güzel gözleri ise ağaçtan düşen yaprağı bile meraklı meraklı takip edermiş. Filo, ormandaki her durumun, her olayın bütün detaylarını araştırır, incelermiş. Aklına takılan bütün soruları ilk önce iyice düşünür bir cevap bulmaya çalışırmış. Eğer merak ettiği şeye bir cevap bulamazsa hemen büyüklerine sorarmış. Merak ettiği ne varsa öğrenmeden asla yemek yiyemez, uyku uyuyamaz, rahat edemezmiş.

İşte, böyle çok meraklıymış bizim küçük Filozof Filomuz. Bazen ormandaki diğer yavrularla oyun oynarken Filo’nun aklına bir soru takılırmış. O soru, bir türlü Filo’yu rahat bırakmazmış. Bırakmazmış ki Filo, arkadaşlarıyla oyununa devam edebilsin, oyununu eğlenerek oynayabilsin. Meraklı Filo aklındaki sorunun peşine takılıp oyunu her defasında yarım bırakıp oyun alanından koşarak uzaklaşırmış. Arkadaşları ise oyunlarını bu şekilde bozulduğu için Filo’ya içten içe kırılırlarmış, küserlermiş. Hatta bir gün Filo’nun arkadaşları toplanıp kendi aralarında bu soruna bir çare aramışlar. Düşünüp taşınıp bir karara varmışlar. Bu kararlarını da Filo’ya anlatmak niyetinde imişler. Bir gün yine Filo oyun alanına onlarla oyun oynamaya geldiğinde oyun başlamadan önce Filo ile bir anlaşma yapmak istemişler. İçlerinden birisi Filo’ya demiş ki;

-Filo! Artık biz senin oyunu yarım bırakıp gitmelerinden bıktık. Bu yüzden eğer bizimle oyun oynayacaksan bir konuda seninle anlaşmamız gerekiyor. Bundan sonra bizimle birlikte oyun oynayabilmen için bir şartımız var. Bu şartımız; aklına bir soru takıldığında oyunu terk etmeden önce o soruyu bize sorman. Eğer hep birlikte aklındaki sorulara bir cevap bulamazsak oyunu bırakıp gitmene izin vereceğiz. Bizimle oynamak istiyorsan bu anlaşmaya tamam demek zorundasın. Tamam mı? Ne dersin?

Filo arkadaşlarıyla oyun oynamayı çok sevdiği için hiç düşünmeden;

-Tamam.

Demiş. Ormandaki yavrular hep birlikte eğlenerek oyunlarını oynarken bir yandan da Filozof Filo’nun sorularına yanıtlar arıyorlarmış. Ama Filo’nun sorularının ardı arkası kesilmiyormuş. Bir süre sonra oyunun tadı kaçmış, Filo’nun soruları arkadaşlarını bıktırmaya başlamış. Filo’nun arkadaşları onun sorularından sıkılmışlar ve artık dayanamamışlar birlikte yaptıkları anlaşmayı ilk önce kendileri bozmuş. Hepsi bir ağızdan Filo’ya “Meraklı! meraklı!” diye söylenmişler, Filo ile dalga geçmişler.

Filo olanlara üzülse de arkadaşlarına hak vermiş. Onlardan özür dilemiş ama bu anlaşmanın oyunlarının bozulmaması için hiçbir işe yaramadığı da ortadaymış.

Zaten, bir tek Filo’nun ailesi hiç bıkmadan, usanmadan Filo’nun merak ettiği her soruyu yanıtlarmış. Onun araştırmacı ve her şeyi öğrenmeye meraklı yanını her zaman bir tek onlar desteklermiş.

Ormanda her şey yine eskisi gibi devam ediyormuş. Bir gece Filo ailesiyle birlikte, göl kenarındaki ağaçlıkta mışıl mışıl uyurken bir çıtırtı sesiyle uykusundan uyanmış. Fil ailesinden Filo dışında herkes halâ tatlı, derin uykusundaymış. Filo, tekrar gözlerini kapatıp uyusa mı, yoksa onu uykusundan uyandıran bu çıtırtı sesi neyin nesi, nereden geldi araştırsa mı, kendi kendine bir süre düşünmüş. Sonra tabii ki meraklı yanına engel olamamış. Hemen yerinden kalkıp ormanın içlerine doğru yürümüş. Etraf çok karanlıkmış. Filo, karanlık ormanın içlerine doğru ilerledikçe gizemli bir maceranın da onu içine çektiğini hissediyormuş. Bacakları, bilmediği bu maceradan korkup titrese de adımları ileri gitmekten vazgeçmiyormuş. Böyle biraz daha ilerledikten sonra ağaçlıkların arasına serpilmiş yıldızlar gibi parlayan, çıtır çıtır sesler çıkaran bir şeyler fark etmiş. Ağaçların arasında oluşan bu şeyin ne olduğunu anlayamamış. Hayatında ilk defa karşılaştığı bu; gözünü acıtan, sıcak ve korkunç şeyden geriye doğru kaçmaya başlamış. Ve nefes nefese ailesinin yanına gelmiş. Filo çok korktuğu için heyecanlı ve ürkek bir sesle;

– Anneciğim! Babacığım! Kardeşlerim! Uyanın.. Çabuk uyanın!

Diye, seslenerek onları tatlı uykularından uyandırmış. Ailesi şaşkınlıkla ona bakarken Filo, onlara yeniden seslenmiş;

-Merak ettiğim bir şey var ve bu çok önemli!

Annesi;

-Filo bizi uykumuzdan uyandıracak kadar önemli olan şey de nedir? Haydi! Seni dinliyoruz, söyle!

Filo;

-Sizce şuanda ormanda çıtırtılı sesler çıkaran, yıldızlar gibi parlak ışıklar saçan, gözlerimi acıtan, o sıcak şeyler ne olabilir?

Annesi;

-O, bir ateş olabilir!

Filo’nun annesi bu yanıtından sonra farkına varmış olacak ki, endişeyle ve korkuyla;

-Eyvah! Bu bir yangın olabilir, Filo! diye haykırmış.

Fil ailesi bir yandan ormanın yakınındaki gölden hortumlarına aldıkları suyla yangını söndürmeye koşuyor bir yandan diğer hayvanları yardıma çağırıyorlarmış. Neyse ki yangın bütün orman halkı tarafından kısa bir süre içerisinde büyük zararlar açmadan söndürülmüş. Küçük, sevimli ve meraklı Filo’nun sayesinde bütün orman halkı büyük bir faciadan kurtulmuş.

Ormandaki bütün hayvanlar ve yavruları Filo’nun meraklı yanı sayesinde yanmaktan kurtuldukları için Filo’ya teşekkür etmişler.

Filo ise kendi kendine;

“Merak ile peşine düştüğüm bu olay meğer bir macera değil bir faciaymış.” diye düşünmüş.

Çocuklar! Keşfetmek ve öğrenmek için merak etmeye ihtiyacınız var. Lütfen merak edin.

 

Yazar: Zübeyde Asya

 

 

 

×