Nasıl oluyor da durmadan geçiyordu?
Kolumda bir saatte haps olup duran zaman.
Ve çalıp duruyordu ömrümden, ömür hırsızı.
Meğerse yeri yurdu olmayan; lamekân.
Yanıldım, kolumda duruyor diye;
Durmuş zannettim; durmayan bu hırsız zaman.
Bir olup üç yüz altmış beş derece çemberler çiziyordu;
Akrep, saniye ve yelkovan.
Ömrümün daralan çemberleriydi bunlar
Ruhumu sıkıyordu ölüme doğru.
Biz her şeyimizi zamana vermeye mahkumuz.
Durmadan bizden yiyiyor zamandan domuz.
Çalıp çalıp yüklüyor bize hayatı
Bu yüke omuz mu dayanır omuz?
Öyle sinsi bir hırsız ki;
Bir adı yok, hep kullandığı masumca bir rumuz.
Ömürden çaldıkça daralıyor ruhumuz.
Nasıl oluyor da durmadan geçiyordu?
Kolumda bir saatte haps olup duran zaman.
Oysa kolumdaki mahkum kaçmaz sanıyordum
Meğer onu esir tutamazmış hiçbir mekân.
Her yerde ve belli bir yeri yokmuş;
O asi ve sürekli çalan bir lamekan.
Çalıp çalıp duruyorsun ömrümüzden;
Ey zalim ve gaddar zaman.
Dur durak bilmez misin?
Sen hiç mola vermeyi sevmez misin?
Yaptığın tek iş; Çalmaktır her an.
Ne masum bilirdik seni
Meğer sen ömürler katiliymişsin;
Ey eli kanlı, ruhu günahlı zaman…
ERDAL ÖZAYDIN
Katılın!
Yorumlar