Yalnız bir adam gelip ruhumda sallanırken
Akşamın selâsında nereye götürür bu el beni
Meyhane sofrasına dayanıp el açarken hislerim
Kâh bir ihtiyar sürükler beni peşinde
Cami avlusunda sayıklarım adını ard arda
Dualarım gelir kurtarır beni, bir ölünün ardından
Bilmezler bir çamaşır gibi güneşte ağarır tenim
Çivisi çıkmış bendimin, sanki dört ayak üstüne düşen bir kedi
Gülüşürüm birdenbire minik bir el adım atınca
Tıngırdar benim de ayaklarım o sırnaşıp durunca
Bazen kapı eşiğine oturak diye koyarlar beni
Bazen de meddah gibi ortalığa atarlar beni
Taşırım üzerimde bazen huysuz aksi bir şeytanı
Sızlanır benim de ruhum günahları ağırlığınca
Sicim sicim işlenir tenime gölgesi mezar çiçeklerinin
Bakmazlar yüzüme, eskidikçe, atarlar bir viraneye beni.
Kimsesiz bir garip gelip, uzanarak boylu boyunca
Geceler kabus olur onun gibi benim de sırtım tutulunca
Yavaş yavaş paslanıp bir köşeye sinince
El etek çekilince on bir parçaya bölerler beni.
Kâh bir tekkede el el üstte tutup tahtım kurarlar
Kâh bir kumar masasında el altında oynatırlar beni.
Bencileyin yaslanıp duvarlara, cigara kokan entarileriyle,
Sokaklardan ve ruhumdan hisli kadınlar gelip geçer.
Zübeyde Demir
Katılın!
Yorumlar