Korku bilmem hiç yalınız gezemem
İcab etse kendi adım yazamam
Katiplikten gayet istidadım var
E bu dörtlüğü okuduktan sonra bir yazı yazalım bari diye düşüncelerimden geçeni fiiliyata dökelim dedik.
Bugun sosyal medyada gördüğüm bir resim beni tââ çoçukluk yıllarıma götürdü 1970’li yıllara.
Ülkemiz nufusunun 35 Milyon, İstanbul nufusunun 2 milyon olduğu yıllar,sokaklarında Anadol,Murat 124 serçe ve şavrole taksilerin dolaştığı dönemler, insanların birbirine daha sevecen saygılı davrandığı seneler.
İett otobüsüne bindiğinizde arka kapıdan sağ kısımda sizi biletci karşılardı.
Bilet ücretinizi verip öne doğru ilerlerdiniz o vakitler arka kapıdan binilir ön kapıdan inilirdi. Henüz akbil,ceton ve kart basımı veya cep telefonunuza indirdiğiniz uygulama icat edilmemişti. Zaten cep telefonuda yoktu.
Sokaklarda telefon kulubeleri vardı,sarı jetonla çalışan,bir eşinizi veya dostunuzu aramak istediğinizde sabit ev veya işyeri nosunu çevirip konuşulurdu.
İlgi duyulan sevgiliye çekimser mektuplar yazılır.
Sana bir mektup yazdım
Vermeye korkuyorum
Seni çok seviyorum
Demeye korkuyorum
Egdim başımı sana
Merhamet eyle bana
Eğilen baş kesilmez
Bıraktım vijdanına
Diye dertli hüzünlü türküler söylenirdi.
Trt den başka radyonun tv’nin olmadığı Tv de sinemayı sadece Cumartesi geceleri izlendiği, Dallas dizisi başladığında reyting rekorları kırıldığı ahalinin ekseriyesinin tv başına kilitlendiği yıllar.
Radyoda arkası yarın ve radyo tiyatrosunun yayınlandıgı bağda bahçede çalışırken dinlenildiği seneler…
Köylerdeki nufus şehirlerden fazla tarım,hayvancılık zirai üretim doğal yapılır gdo nedir bilinmezdi.
İnsanlar belki daha faķir kıt olanaklara sahip idi ancak; daha sağlıklı idi, köyünde beslediği hayvanını severek doğada dolaşıp şarkı türkü söyleyerek stresini atar, depresyon nedir bilmezdi.
Günümüz gencliğine baktığımızda neredeyse anti deprasan kullanmayan yok gibi.
Siyasiler seçim dönemlerinde bir masa etrafında toplanır nezaketle birbirini eleştirir, Ülkenin sorunlarına nasıl çözüm bulacaklarına dair düşüncelerini ifade ederdi. Halkı hangi siyasi parti ideri ikna ederse seçim sonucuna yansır idi.
Şimdiki gibi dublajlar montajlar olmaz,yalan riya iftira asla karşılık bulmaz hicde hoş karşılanmazdı.
Gösteriş saray meraki,siyasette zenginleşme asla akıllarından bile geçmezdi.
Hiç bir parti liderinin Cumhuriyetle kurucu değerlerle asla işi olmazdı.
Eğitim daha nitelikli,sayısal olarak üniversiteler azdı belki ama oradan mezun olan her birey seçkin bir kariyer ve saygınlık görürdü.
Ülkede milyonlarca kaçak köçek yoktu, sokaklarında daha güvenli gezilir, arandığı vakit iş bulunurdu.
Belki avm’ler yoktu yazlık çay bahçelerinde dostça sohbetler edilir, tahta sandelyeli yazlık sinemalarda Yılmaz Güney,Kadir Inanır,Cüneyt Arkın,Kenan Işık flimleri seyredilirdi.
Ülkede basılan günlük gazetelerin okuru dahada fazlaydı. Şimdiki gibi Siyasetten finanse edilmez, gazete yazarları bağımsız ve korkusuzca haber ve yorumunu yazar, okuyucudan takdir görürdü.
Merhum Engin Nurşani bir eserinde ifade ediyor ya bizde o türkünün ilk dörtlüğu ile bitirelim bu yazıyı.
Zaman mı değişti vakit bir başka
Baharı görmedim günler yabancı
Geçen yıllar gençligimi götürdü
Umudum yarına dünler yabancı
Velhasılı ya bugünler dünden beter, yada biz yaşlandık.
Katılın!
Yorumlar