Sirkadyen ritmin zaman algısının oluşumunda etkili olduğu düşünülse de alanyazında sirkadyen ritim ve zaman algısı arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar oldukça azdır. Sirkadyen ritimlerdeki değişimin zaman algısındaki rolünü konu alan çalışmaların yanı sıra sirkadyen değişimin duyusal, motor, tepki zamanı, bellek, dikkat gibi farklı bilişsel görevlerdeki performansa olan etkisine ilişkin çalışmalar da bulunmaktadır. çalışma belleği ve yönetici işlevler gibi bilişsel süreçlere ilişkin performansın sirkadyen değişimlerden etkilendiği gösterilmiştir. Zaman algısını incelerken kullanılan ileriye dönük zamanlama paradigmasının dikkat süreçleriyle; geriye dönük zamanlama paradigmasının ise bellek süreçleriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Öte yandan, sirkadyen ritmin uyku üzerindeki etkisi hem uykunun zamanlaması ve devamlılığıyla ilişkili sosyal jet lag hem de zaman algısı açısından önemlidir. Alanyazına göre, uyku ile ilişkili olarak sirkadyen ritimde meydana gelen bozulmanın fiziksel sağlık ve ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Buradan hareketle, sirkadyen ritimlerde meydana gelen değişimin hem içsel saat hem de zaman algısı üzerindeki etkisinin zamanlama paradigmaları ve sosyal jet lag oluşumu bağlamında incelenmesinin alanyazına özgün bir katkı sunacağı öngörülebilir.
Günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olan zamanın karmaşık doğası geçmişten günümüze her daim merak ve tartışma konusu olmuştur. Einstein, Newton, Vierordt gibi birçok bilim insanı zaman kavramını farklı şekillerde yorumlamıştır. Zaman algısı kavramı tarihsel olarak ilk kez Fraisse (1984) tarafından kullanılmıştır. Fraisse, algılan zamanın gerçek veya kronolojik bir zaman olmadığını belirterek, zamanın algıya bağlı doğasına vurgu yapmıştır. Bu tanımlama sonrasında zaman kavramı, fiziksel ve psikolojik olmak üzere iki farklı boyutta ele alınmıştır. Fiziksel zaman saat, dakika, saniye, milisaniye gibi zaman birimleriyle ilişkili iken; psikolojik veya öznel zaman ise zamanın geçiş hızı veya bir olayın gerçekleşme süresine dair içsel zaman deneyimi yani psikolojik zaman birimiyle ilişkilidir (Meck, 2005). Psikolojik zaman, birçok faktörden etkilenmekte ve kişinin algısına göre şekillenmektedir. Bu bağlamda, zaman hareketin geçtiği süre; zaman algısı ise hareketin geçtiği süreye ilişkin öznel değerlendirme olarak tanımlanmaktadır (Bahadırlı ve ark., 2013). Renk, ses, koku gibi uyarıcılardan farklı olarak zamanı algılamayı sağlayacak bir duyu organı yoktur. Buna karşın geçen zaman hakkında öznel değerlendirme yapmayı sağlayan bir zihinsel zaman temsili bulunmaktadır. Sözü edilen zaman temsillerini algılayabilmek ve doğru kullanabilmek, günlük hayatı devam ettirmek için gerekli algısal ve bilişsel işlevleri hiç şüphesiz etkileyecektir. İnsan ve hayvanların çevreye uyum sağlama gerekliliği, zaman aralığı tahmini ve zamansal farklılıkları belirlemeyi insanoğlu açısından işlevsel ve önemli hale getirmektedir
İnsanlar, farklı zaman aralıklarını belirli bir hata payıyla da olsa genellikle doğru (veya doğruya yakın) bir şekilde tahmin edebilme veya zamanlama yapabilme becerisine sahiptir. İnsanda belirlenmiş bir hedef süreye ilişkin zamansal tahminlerin ortalaması ile standart sapması arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır. Zaman aralığı veya süre tahminlerinin ortalama doğruluğu ve tahminlerdeki değişkenlik, tahmin edilen zaman aralığının uzunluğuyla doğru orantılı olarak arartmaktadır
İnsanlar gündelik hayatı devam ettirebilmek için zaman aralıklarını doğru veya doğruya yakın olarak algılamalarına rağmen, zaman zaman fizyolojik ve/veya psikolojik faktörler nedeniyle zaman algılarında bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Fizyolojik faktörler uyarıcıların renk, şekil gibi fiziksel özellikleri ile vücut ısısı, ilaç, madde, alkol ve sigara kullanımı gibi fizyolojik temelli özellikler iken; psikolojik faktörler genel uyarılmışlık düzeyi (arousal), dikkat, bellek ve duygular gibi bilişsel süreçlerdir Fizyolojik ve psikolojik faktörler zaman algısını farklı biçimlerde etkileyerek normalden farklılaşmasına sebep olabilmektedir. Bu bağlamda, yavaşlama etkisiyle zaman kişi tarafından gerçekte olduğundan daha uzun veya hızlanma etkisiyle gerçekte olduğundan daha kısa olarak algılanabilmektedir. Zaman algısındaki farklılaşma fiziksel ve psikolojik faktörlerin yanı sıra depresyon, kaygı bozukluğu, Duygu durum bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, şizofreni ve otizm spektrum bozukluğu gibi psikiyatrik veya Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir (Allman ve Meck, 2012; Allman ve ark., 2014; Meck, 2005). Buna göre, zaman algısındaki farklılıkların altında yatan mekanizmaların belirlenmesine yönelik deneysel araştırmalardan elde edilecek bulguların, sözü edilen hastalıkların ortaya çıkış nedenlerini belirlemeye, mekanizmasını anlamaya veya ilaç/tedavi geliştirmeye yön vermek gibi uygulamaya dönük doğurguları olacaktır.
Ali ÇAPUTÇU
Katılın!
Yorumlar