HER ŞEYİM

Ruhumda bir sızı var yine, bütün parçaları tam da tek parçası eksik bir yapboz gibi yaşıyorum hayatı.

Şu kalemi elime ne zaman alsam hipnoz edilmiş biri gibi çocukluğumdan bahsediyorum.

Eksik işte bir şeyler; denizin tuzu gibi, yosunu gibi eksik. Sonra o kalem seni Yazıyor, kelâmda sen olunca, kalem ne yapsın ama bazen çok ileriye gidiyor, seni bana şikayet etmeye kalkıyor. Kızıyorum ona, “Senin ne haddine ona veryansın etmek?” Diyorum, dinlemiyor beni, serzenişlerine devam ediyor. Kim bilir belki haklıdır davasında, yüreğimde ki, ruhumda ki sızıyı kılıç keskinliği ile yazıya dökerek, canını yakmak, kanatmak istiyor senin ruhunu, oysa senin canını yaksa, ben kanarım bunu bilmiyor.

  • Benim ruhumun sızısı sen değilsin ki sadece seni, sensiz yaşamak ağır geliyor bazen. Çok özlüyorum. Öperken koklayarak öptüysen, özleyince burnunun direği sızlarmış ya ben severken çok sevdim, onun için özlerken kalbim sızlıyor.

Keşke yanımda olsan, belki parçası eksik yapboz tamamlanacak. Çocukluğum bile ilk defa çocuk olacak. Göz bebeklerim anlamına kavuşacak, ruhum dinecek, hırçınlığım bitecek… Oysa her gece baş ucumda nefesin var, şahittir bir tek ruhuma eş olan ruhun, kalemim bilmiyor ki bunları. O istiyor ki gece şahitlik etsin, ay ve yıldızlar şahitlik etsin varlığına. Eller dokunsun birbirine, gözler buluşsun. Her gece ruhlarımız dokunuyor birbirine, bu doyumu ifade edebileceğim kelimem bile yok. Ay ve yıldızlara gerek de yok, ay yüzün, yıldızlar da gözlerin zaten.

Hem yanında olanı sevmek marifet mi? Sessiz sedasız, çığlıklarımı içime atarak, sevdim ben seni, bir tek ikimizin duyacağı çığlıklar…

Kolay mı be böyle sevmek? Yakar canını! Zehirim de panzehirim de sensin.

Ben razıyım, ben yeminliyim senden başkasına kör, senden başkasına sağır senden başkasına bir şehir enkaz; eziyet, külfetim.

Ah şu kalemim bilmiyor ki onu kırar atarım, yine de senden vazgeçmem her şeyim!

Seda Özlem Başpınar

 

ÖMÜR

 

Saydım ,
bir ömür kaç kez heba edilirdi.
Lime lime edilmiş kederimi avutacak bahane bulmadım.
Sesli gülüşmeler,ilerde havlayan köpek sesleri.
Hiçbir gülüş sıcak gelmiyor artık.
Perdesi örtük evlerin bacaları dumansız,
Rüzgar esmekten sıkılmış.
Ağaçlar sararmış.
Kuşlar ötmüyor artık.
Bu yolları tanımıyorum ben…

Bazı Kadınları Sadece Sevmeli

 

Bazı kadınları sadece sevmeli

Dokunmamalı

Çok sık bakmamalı

Sevip, şiirler yazmalı

Değer bilmeli

 

Kavuşmamalı onlarla

Karşılık beklememeli

Sever misin dememeli

Ama hiç vaz geçmemeli

Barışmalı satırlarla

 

Bazı kadınları sadece sevmeli

Kutsalın olurcasına

Çıldırasıya

Uyanmamacasına

Sarhoş olasıya

 

 

 

LİMUZİN

Limuzin

Bir arabam yok belki seni gezdirebileceğim.

Ama sana yüreğimi limuzin eylerim.

Varsın tatil köyüne gidemeyelim,

Karavandır bana gülen gözlerin.

 

Bir yol ayrımım var benim, o da gözlerinden geçen.

Tek kavşak bilirim, yüreğinde birleşen.

 

Sol yanında uyut beni kokunla.

Aklımda sabahla.

Gülüşün totem olsun.

Bûsen muska.

 

İstemem tektaş parmağıma.

Papatyadan taç tak saçlarıma.

Son yaprağı “seviyor” la bitsin.

Gül yaprakları saç yollarıma.

 

Sen Himalayam ol,

Ben sana koşan Heidi.

Ferhat’ın deldiği dağ da bir şey mi,

Sen iste ben deleyim Everest’i.

 

Ne altın ne mücevher,

Gönlümü almaya bir gül yeter.

Pahada gözüm yok,

Sevdan ucuz olmasın yeter!

🥀Nazan BİÇER

×