ESKİ DOST

Ürkek adımlarla yürüyordum. Düşüncelerim sanki beni yavaşlatıyordu. Arkadan bir el omzuma dokundu. Önce korktum. Kalp atış hızım bir an için arttı. Sonra merakla arkama baktım. Omzuma dokunan eski bir arkadaşımdı. Onun görünce çok şaşırdım ama aynı zamanda çok sevindim. Bir şey demeden ona kocaman sarıldım. “Ah! Canım arkadaşım! Sen nereden çıktın böyle?” Dedim şaşkınlıkla. O da bana güldü. “Deli kız! Hiç değişmemişsin.” Diye cevap verdi. Beraber yakınlarda olan bir çay bahçesine gittik. Havanın yağmurlu olması insanları kapalı alanlara itiyordu. Bu sebeple zar zor boş bir masa bulduk. Hemen oraya oturup birer çay sipariş ettik. Arkadaşım Nazlı sordu, “Görüşmeyeli neler yapıyorsun?” Boşluğa bakar gibi baktım. Bunca yıl boyunca neler yaptığımı düşündüm. Hiç kolay şeyler yaşamamıştım. Gözlerim, bu hatıralara dayanamayıp hemen doldular. Ben bunu aldırmayıp çok sevdiğim arkadaşıma gülümsedim. “Hayatta kalmaya çabalıyorum. Hem çalışıp hem okuyorum. Sen neler yapıyorsun?” Diye cevap verdim. O, benim kadar derinlere dalmadı. “Eda,” dedi, “yaşadıklarımız hepimizi farklı yerlere itti. Ben de evlendim. Şimdi kocamla mutlu bir hayatım var.” Nazlı’nın evlenmiş olması beni çok şaşırtmıştı. Lisede beraber okurken hep kariyer yapmayı hayal ederdi. Acaba ne olmuştu da bu hayallerden vazgeçmişti. Ben bunları düşünürken garson çaylarımızı getirdi. Çayımdan bir yudum alıp şöyle sordum, “Nazlı, biz lisede okurken sen hep kariyer yapmayı hayal ederdin? Ne oldu da hayallerinden vazgeçip evlendin?” Bu sefer arkadaşım boşlukta kayboldu. Şöyle cevap verdi:

-Dedim ya yaşadıklarımız hepimizi farklı yerlere itti.

-Ne yaşadığını merak ediyorum. Anlatır mısın?

-Liseden mezun olmuştum. Üniversite sınavına birkaç gün kalmıştı. Çok heyecanlıydım. Sınav için çok çalışmıştım. İstediğim üniversiteyi kazanacağıma inanıyordum ama o gün talihsiz bir olay yaşadım ve babamı trafik kazasında kaybettim. Babamın ölümü beni çok etkiledi ve bir anda tüm hayallerim, isteklerim değişti. O sene babamın üzüntüsünden dolayı sınava girmemiştim. Ertesi yıl da üniversite okumak istemediğim için girmedim. Erken yaşta iş hayatına atıldım. Çalıştığım yerde de birine aşık olup onunla evlendim.

 

Nazlı, konuşmasını bitirene kadar yutkunamadım. Çok üzücü anılar yaşamıştı. “Babanın ölümüne üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Peki şimdi hayatından memnun musun?” Diye sordum. Ellerimi tuttu. “Elbette memnunum ama başka türlü de olsun isterdim.” Diye cevap verdi. Hangimiz başka türlü olmasını istemezdik ki diye düşündüm. O günden sonra Nazlı’yı hiç bırakmadım. Yaşadığı her iyi olayda, kötü olayda yanında oldum. Birlikte çok güzel bir arkadaşlığımız oldu.

Dostluk Güzeldir.

 

 

 

 

Dost kelimesi her vakit bana sıcak gelmiştir.

Arkadaşlıktan ayrılan ince, lakin çok önemli bir ayrıntıya sahiptir. Dost, karşısındaki muhatap olduğu kişi ile hemhal olan yani onun hüznüne, sevincine, velhasıl çeşitli duygu durumlarına ortak olan kişidir.

Yaşadığım tecrübelerden yola çıkarak rahatlıkla söyleyebilirim ki , yazdığım manada dost bulabilmek yaşadığımız devirde imkansız hale gelmiştir.

Yada dost sandıklarımızın bizi yaptığımız birkaç hata da yalnız bırakmalarından da bu çıkarımı pekala yapabiliriz.

Annemin sevdiğim bir sözünü burada anmak isterim: ”Bana bir insan 40 kere doğruyu söylese, lakin bana karşı bir yalanına şahit olsam bir daha o kişiye güvenemem.”

Dostluğun terazisi bu kadar hassastır, dost yalan söylemeyen, söylemekten utanan kişidir.

Dostluğun vazgeçilmez özelliklerinden birisi de kusurları görmezden gelebilmektir.

Yazımı şu güzel menkıbe ile tamamlamak istiyorum.

Adamın biri İbrahim bin Edhem’le uzun müddet yol arkadaşlığı yapmıştı. Ayrılacağı zaman da ona: ”Yapmış olduğum birçok saygısızlık sebebiyle bu arkadaşlık esnasında benden incinmiş olabilirsiniz”dedi.

İbrahim bin Edhem ona şunu söyledi: ”Ben senin dostunum, seni seviyorum, dostluk ve sevgi senin ayıplarını ve kusurlarını görmeme engel olan bir perde olmuştur. Sevgi sebebiyle ben kendimi bile görmedim, senin iyi mi, kötü mü yaptığını nereden göreceğim.”

 

×