Her insan hayata belli bir amaç doğrultusunda gelmiştir. Bu amaç her insanda aynıdır. Rabbimiz bizi dünyaya onun nimetlerine şükür edelim ona kulluk edelim ve İslamiyet’i hakkıyla yaşayalım ve yaşatalım diye göndermiştir. Fakat günümüzde bu amaç doğrultusunda yaşayan insanlar maalesef parmakla sayılabilecek kıvama gelmiştir. Günümüzdeki insanlar daha çok mal, mülk para sahibi olmak için çalışmış asıl amacı unutup Allah’ı unutmuştur. Çok az Allah’a şükür eden ve onun rızasını kazanmak için yaşayan insanlar vardır. Bunlardan biride benim bildiğim kadarıyla benim ailemdir. Ben Miray Aksu 23 yaşındayım. Evliyim. Bir tane kızım var. Çocukluğumdan beri hayalim olan mesleği okudum ve icra ediyorum. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum meslek Avukatlık. Avukatlık ne kadar kutsal meslek olsa da savunduğunuz davalar ve tabi insanlar gerçekten doğru insansa ve doğru davaysa savunmanız gereken bir meslektir. Savunmayı istemediğiniz dava sahiplerinin bazıları size düşman bile olabilir. Ailem bana hep bu konuda dürüst olmamı ve bana doğru gelmeyen davayı hiçbir şekilde kabul etmememi dile getirirlerdi. Ailem dünyada sadece Allah’a kulluk eden onun için yaşayan bir kesim insandan biriydi. Babam cami imamı annem ise din kültürü öğretmeniydi. Tek kardeş olduğum için benim üzerime çocukluğumdan beri çok düşmüşlerdi. Her konuda doğruyu yanlışı görebilmem için uyarmışlardı. Böyle olunca birazda olsa çocukluğumu yaşayamamıştım. Fakat bu ailemin sorunu değildi. İlkte öyle görmüş olsam da daha sonra Allah’ın beni sevdiğini anlamıştım. Lise zamanlarında İslamiyet’i fazla abartanlara dalga ile bakardım. Neden bu kadar abartılıyor? neden günlerinin yarısını ibadete harcıyor bazı insanlar? Diye düşünürdüm. Önüme gelen her erkekle takılır daha sonra gün bitiminde onu şutlardım. Böylesi bana daha iyi ve daha doğru geliyordu. Annem ve babam benim halimi hiç iç açıcı bulmaz ve her eve geldiğimde beni uyarırlardı. Fakat ben onları dinlemezdim. Söyledikleri bana çok saçma gelirdi. Lise sona kadar böyle devam etti. İçki, sigara her şey vardı bende; Ta ki o iğrenç olayı yaşayana kadar. Yine takıldığım bir çocukla günü bitirmiştim. Biraz da bir şeyler içmiştik. Durağın oraya geldiğimizde durağa geçmek için karşıdan karşıya geçecektik. Koşarak yola bakmadan yola atladım en son duyduğum şey ise sadece çalan korna ve çarpma sesiydi. Kaza geçirmiştim. Gözlerimi hastanede açmıştım. Karşımda annem ve babam vardı. Annem ağlıyor babam ise başımda Kur’an’ı kerim okuyordu. Annem uyandığımı görünce hemen doktora seslenmişti. Doktor koşarak odaya girmişti. Kısa bir muayene ettikten sonra hayatımı değiştiren ve hayatımın en zor dönemi olan zamanın başlayacağı olayı söylemişti. Belden aşağı felç kalmıştım. Ellerim tutuyor fakat ayaklarımı hissetmiyordum. Doktor çarpma etkisi ile dokunun zedelendiğini iyileşene kadar da yürüyemeyeceğimi söylemişti. O an hayatım bitti zannettim. Üniversite hayalim, hep bitmişti. Tamam tekerlekli sandalye ile girilirdi ama ben bu psikoloji ile ne yapacaktım. Taburcu olup eve gelmiştim. Kimse ile konuşmuyordum. İçime kapanmıştım. O sağlamken yanımda olan arkadaşlarım ise beni ne arıyor ne de ziyaretime geliyorlardı. Bir kaç gün kimseyle konuşmadan muhatap olmadan odamda oturdum. Bir gün annem yanıma geldi. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Elimi tutu.
“ Bak kızım, biliyorum çok zor zamanlardan geçiyorsun sadece sen değil biz de öyle, fakat rabbim kolaylık verir. Bu şekilde olduysa günahlarının kefaretini ödüyor da olabilirsin. Gel inat etme güzel kızım. Allah Tövbe edenleri sever. O hiçbir kuluna sırtını dönmez. Tövbe et dön yüzünü İslam’a; Kurtuluş İslam’da kızım bunu gör artık. “
Sinirlenmiştim. Beni bu hale sokanda Allah değil miydi. Kulunu bu hale sokan bir yaratıcı nasıl kulunu severdi.
“ Anne yeter artık! Madem Allah kullarını seviyor, neden bana bunu yapıyor o zaman? Neden bu haldeyim ben?”
“ Bak kızım! Allah her kulunu belli imtihandan geçirir. Önemli olan şükür etmektir. Sen bu halde oldun diye sanma ki Rabbimiz seni sevmez, aksine sevdiği için sana musibet verir. Ona yönelmeni onu hatırlamanı ister. Herkes bu dünya da geçicidir Kızım. Ben de bir gün öleceğim baban da ve sen de ama biz isteriz ki sen de kurtuluşa eresin! Hakkıyla elinden geldiğince İslamiyet’i iyi yaşayasın, Allah merhamet sahibidir. Sen ona bir adım attın mı o sana kapılarını açar merak etme güzel kızım. Allah musibet vermişse elbette o musibette bir hayır vardır. Doğru yolu bulacağına ben de baban da inanıyoruz. Bir kere namaz kılsan ya da Kur’an okusan o zaman içine doğan ferahlık seni iyi edecek”
Daha fazla annemi dinlemek istememiştim. Odamdan tabiri caizse onu kovmuştum. Zorla Kur’an öğrettiler yetmiyor bir de okutmaya çalışıyorlar. Diye aklımdan geçiriyordum. Düşünmeyip uyumak istedim.
Uyandığımda karanlık bir yerdeydim. Önümde iki tane kapı vardı. Kapılar açıldı. Bir kapıda ateşler içinde yanan insanlar. Taş üzerinde namaz kılanlar vardı. Biraz yaklaştım. Korkunç bir ses bana seslendi. Karşımda korkunç bir şey belirdi.
“ Senin yerin burası ya fani! Benim dediklerimi Dünya da yaptın, Allah rızasından çok bana inandın. Sen dünya da istediğim gibi nefsine uydun gir şimdi cehenneme! Yerin hazır bekletme”
Korkudan dilim tutulmuştu. Karşımdaki şey kaybolmuş o kapı kapanmıştı. Yanındaki kapı açıldı. Burası ise yemyeşil bir yerdi. Huzurlu bir yerdi. Yine bir ses adımı seslendi. Bu ses huzurdu. Karşımda yüzü nurlu bir kişi belirdi. Görebildiğim kadarı ile ağlıyordu. O ses
“ Peygamberimiz Hz. Muhammed senin bu haline ağlıyor Ya Miray! Benim ümmetim bu halde nasıl olur diyor. Rabbini dünya da unuttun. Amacını unuttun. Allah’a inanmadın cezanı çekiyorsun ama hala günahından dönmüyorsun ebedi bir ceza mı istersin. Ya Miray aklını başına al bu rüya sana bir işarettir. Akıllan tövbe et Allah’a yönel”
Kan ter içinde uyandım. Gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. Ellerim titriyordu. Anneme seslenmiştim. Annem ve babam içeri girdi. Anneme sarıldım ağladım. Rüyayı anneme anlattım. Annemin de babamın da gözlerinden yaşlar süzülmüştü.
Annem “ O gördüğün ateşli oda cehennemi temsil ediyor Kızım. O gördüğün ise iblistir. O gördüğün nur yüzlü biri ise tahminimce Efendimiz Hz Muhammed sav dir. Rabbim senin düzelmeni istiyor kızım. Seni iyi bir kul olmaya davet ediyor. Kalk sabah namazı ile bu daveti kabul et namazdan sonra tövbe et; kurtuluş İslam da kızım. Bu dünya boş”
O an görmeyen hiçbir kimsenin inanmayacağı bir şey olmuştu. Ayaklarım hareket etti. Anneme baktım. Bu mucizeydi. Gözyaşları eşliğinde abdest alıp sabah namazını kıldım. Ağlaya ağlaya iki saat tövbe ettim. Sonra ise hayatımı değiştirdim. Baştan başladım. Okudum. Benim gibi biri ile evlendim. Kurtuluş İslam da bunu gördüm. Dünya boş dünya fani, geçici asıl baki Allah ve İslam’dır bunu bilmeli. Herkesin İslamiyet’i örnek alarak yaşaması dileğiyle umarım hayatınıza ışık olur bu hikaye umarım yaşar herkes imanın esasları ile.