DİŞİL RUHA SESLENİŞ
Kendimi değerlendirince
Çağlar ötesinden bir ruhum
Yer yüzüne dağılmış
Gözyaşı okyanusum
Ağaç kabuğunda yosun tuttum
Sandıklara kapatıldım
Küf koktum, topuklarıma yürüdü uçurum
Bir güzellikti kirpiklerim, usandım
Usul usul aynalara kırıldım
İç güdülerim, saklı gizli arzularım
Bastırılmış duygularım
Vahşi tabiatıma uygun
Öğrenmeye meyilli meraklı yanıma
“Her şeye burnunu sokma” denmiş
Uyutulmuşum.
Çıkış kapılarını yüzümüze kapayan,
Kızmış hükmeden güya günaha davet,
Allah’a isyan
Olamazmışım kendi aklına danışan..
Ezik, bezik, mahcup
Yastıklara damlayan duam
Mağduruz sustukça..
Sustukça mahkûm…
Çekildiğim tenhalarda güzel sözlerle
Çirkinlikleri okşayarak kendimi avutuyorum
Duvar diplerinde, kötü masal bahçelerinde
Büyüyen karanlıklara, korkulara yenilmedim
Yorgunluğun dinlenme saatlerinde
Artık köklerime çiçek açıyorum
Dallarıma kanat…
Hiçbir boşluğa sığmıyorum
Gök denizine, rüya bolluğu
Saçlarıma, Ay’dan ışıl ışıl bir hale
Gönlümü taçlandırıyorum, ümit ile, sevinç ile
Daha çok mutluluk taşıyorum yarınıma
Değilim artık ağlamaklı, biçare
Dünya avuçlarımdan akarak toprak toprak
Pencerelerden çocukluğumu seyrederek
Güneşi kucakladığım ellerim sıcak
Kollarım hıncahınç şefkat
Bir varoluşun mucizesi bıraktığım izler
Çoğaldıkça hatmi çiçeği
Kendi başınalığıyla güzelleşen, gürleşen
İlk yaz günlerinden daha şen
Yaşama gücüm, yok edilemez kadınlığım
Işığını tut küçük karanlığıma
Zaman, daha koyu bir gölge oluşturmadan
Aslımızı yeniden yaşatalım.
Haydi geleceğe gel benimle!…