HASRETİN BİR SIRÂT

Bütün acziyetimi koynuma gömerek,

Dilekler bağladım yıldızların boynuna,

Tut ki, leylin seher vaktinde yüzüne değdiği

Bir şebnem olsun sunduğum.

Perişanlığımın zinciriyle, gönlümü esir alan bu mâzi,

Ellerini ver, buselerimle okşansın şimdi.

Sen ufuktan ziyâsıyla şulelerin kuşattığı,

Güneşten zerrelerle doğ ruhuma.

Bütün mevsimler bahâr olur adım attığında toprağa,

Ve sedân ile su, eyyâmında ömrümün bir rahmet eseri.

Seni özlemek, bütün çıkmazlara yeniden kilit vurmak gibi,

Seni özlemek, bütün karanlıklara yeniden katran karasıbir figân, bir vâveylâ gibi,

Vuslata ermeyecek hiçliğim.

Hasretin bir sırât, sûretinin verdiği loşluğa koşar adım gidiyorum,

Gönlümün uçarcasına asırlar süren, tükenmeyen sergüzeştini yokluyorum.

Terennüm etsin bu ruhum, güzelliğinin mehtâbında,

Aya uzatmışsın zülfünü, bilmem ki hangi hülyalarımda.

Söyle bu rüzgâr, kokunu, hangi takvimin eyyâmında getirecek,

Çorak topraklar endâmınla ne zaman boy verecek?

Her çırpınışla nefes nefes eksiliyorum 

rüyalarımda,

Gölgelerinle avunmak yetiyor tenime bazen,

Kulaklarım sesini arsız bir lehçe gibi fısıldıyor bazen.

Adın sanın, hangi ülkenin hangi semtinde ey sevi!

Konuş, uzakların ötesinden mesûd et bu sevdeni. 

Camları buğulanıyor ömrümün, rûhum yollarda seni gözlüyor 

Sensizlik bir zemheri, bir ayaz, bir kuz gibi,

Kül olan alaz gibi efkârım, tutuşur yine

kesretiyle,

Bilsem ki hiçliğimin âhir olan bu kasvetiyle,

Yokluğunun vehmiyle, bîçâre eriyor bu acîz.

 

Zübeyde Demir

×